3 Ekim 2011 Pazartesi

Dersane EhLi Bir TaLebenin Uyması Gereken PrensipLer

    DERSHANE EHLİ BİR TALEBENİN

    UBÛDİYET HAKKINDA UYACAĞI PRENSİPLER VE SÜNNET-İ SENİYYE ÂDABLARI

1-Dershanede vazifelendirilen kardeş namaz vaktinden on beş dakika evvel abdest alır ve bütün kardeşlere abdest almalarını hatırlatır. Böylece abdestler önceden alınarak sıkışıklığa meydan verilmez.

2- Üstadımız ibadet vakitlerinde takvime göre amel ederdi. Bu hususu Bayram ağabey hatıratında şöyle ifade ediyor:

“Üstadımız Türkiye takvimine göre amel ederdi. Yeni yazı takvimden hatt-ı Kur’aniyeye çevirttirir, onu baş ucuna astırırdı. Şimdi olduğu gibi o zaman da Ramazanda bir gün evvel oruç tutanlar, bayram edenler olurdu.Üstadımıza söylerdik. O hiç ehemmiyet vermezdi. Hatta bir gün Tahir ağabey: “Bu gün Arabistan’da bayram” dediğinde, Üstad takvimi göstererek “kardeşim ben Türkiye’ye göre amel ediyorum” diye cevap verdi. Bilahare bir dersinde “Bende böyle yaparsam fitneye vesile olur.” demişti. (Son şahitler cilt-1 sf.394)


3- Ezan okunduktan sonra duası yapılarak namaz, vaktin evvelinde kılınır. Peygamber Efendimiz bu hususa dikkati çekerek “Namaz vakti nerede girerse hemen kıl. Çünkü fazilet vaktin evvelindedir.” buyurmuştur.

Allah’ı en çok razı eden amelin vakti içinde kılınan namaz olduğunu ifade eden Peygamberimiz bir başka hadisinde de: “Namazın ilk vakti Allah’ın rızasına, orta vakti Allah’ın rahmetine vesile olur. Son vakti ise Allah’ın afvına vabestedir.” Buyurarak namazı ilk vaktinde kılmaya teşvik etmiştir. Çünkü O’nun rızası her şeyin fevkindedir. Sünnet-i Seniyyeye en ince teferruatına kadar müraat eden Üstadımız bu hususta da titizlikle dururdu.

Komiser Abdurrahman Akgül, mevzu ile ilgili hatırasını şöyle anlatır: “Son mahkeme sırasında akşam namazının vakti girdi. Bediüzzaman ayağa kalkarak “Ben namaz kılacağım” dedi. Hakim: “Kaza edersin” diye cevap verdi. O da “Kaza olmaz, ben namaz kılacağım” diye ısrar etti ve yürüdü. Sonra savcı bana işaret etti. Ben koluna girdim, kalemde namazını kıldı.”

(Son şahitler cilt-1 sf.17-18)

Bayram ağabey de bu konudaki hatırasını şöyle anlatır.

“Üstadımız namaz vaktine çok dikkat ederdi. Namazı vaktinde kılardı. Mesela: Isparta’dan çıktığımızda Emirdağ’ına beş dakika sonra varacak olsak bile Üstadımız kış, fırtına bile olsa beklemez, hemen namazı vaktinde kılardı.”

Kırlarda olsun yolculukta olsun nazmı vaktin evvelinde kılardı. Bu mevzuda şöyle buyuruyor: “Namazı vaktinde kılmanın ne derece tükenmez uhrevî bir sermaye olduğu anlaşılıyor ki; her namaz vaktinde âlem-i İslam denilen muazzam camideki yüz milyondan fazla cemaat-i kübra namaz kılıyor. O cemaate dua ediyor. (Bizi doğru yola hidayet eyle) diyor. Her biri umum cemaate hem şefaatçi hem duacı oluyor. O vakit namaza iştirak etmeyen hissesini alamaz. Kaynayan mîrî ve askerî kazanına karavanasını götürmeyen, tayinatını alamadığı gibi, cemaat-i kübranın manevi matbahında kaynayan manevi erzakını alamaz. Belki namaza iştirak ile o cemaatin ordusuna iştirak etmiş olmakla ve dualarına amin demek olan namazı vaktinde kılmakla olabilir.” (Son şahitler cilt-1 sf.410)

Üstadımız 9. sözde her bir namaz vaktinin birer inkılab-azimin işârâtı ve icraat-ı cesime-i Rabbaniyenin emaratı ve in’amat-ı külliye-i İlâhiyenin alâmatı olduklarını ve borç ve zimmet olan farz namazın o zamanlara tahsisinin sonsuz hikmetlerini uzun uzun anlatmaktadır.


4- Resul-i Ekrem efendimiz cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletli olduğunu ifade etmiştir.

Bir başka hadis-i şerifte ise “İki kişi de olsa birlikte namaz kılmak yalnız başına kılmaktan efdaldir. Cemaat ne kadar çoğalırsa kılınan namaz Cenab-ı Hak yanında o kadar sevimli olur.” diye buyurmuşlardır.

Böylesine önemli bir sünnete ittiba ederek büyük fazilete nail olmak ve dershanedeki nizamı sağlamak için orada bulunan bütün kardeşlerin bu hususa azami dikkat göstermeleri gerekir.

“Âlem-i İslamiyetin en acip harbi olan bedir harbinde namaz vaktinde cemaatten hissesiz kalmamak için, düşmanın hücumu ile beraber mücahidlerin yarısı silahını bırakıp cemaat hayrına şerik olmak, iki rekat sonra onlar da hissedar olsun diye Fahr-i Âlem (ASM) bir hadis-i şerifiyle emretmesi (E.L Cilt-2 sf.218) cemaatin faziletini ve ehemmiyetini gösteren muazzam bir hadisedir.


5- Namaz kılınan odaya terlikle girilmemeli, halılar temiz tutulmalıdır.

6- Namazda bol elbise giyilmelidir. Çünkü namazın şartlarından birisi de setr-i avrettir. Setr-i avretin tam olarak sağlanabilmesi için elbisenin şeffaf olmaması ve vücud hatlarını belli etmemesi gerekir.

7- Temiz ve açık renkli bir çorabın giyilmesi yine necasetten taharetin tam olarak gerçekleşmesine yardımcı olacaktır. Hulusi ağabey bu hususta şu hatırayı nakleder: “Hz. Üstad temizliğe çok dikkat ederdi. Her zaman bilhassa Barla’da iken üst üste iki çorap giyerdi. Namaza duracağı esnada üstteki çorabı çıkarır ondan sonra namaza dururdu.”

(Son şahitler cilt-1 sf.37)

8- Yatak ve spor kıyafetiyle namaza durulmaz. Çünkü normal olarak insanların arasına çıkılmayacak elbiselerle namaza durmak namazın adabına aykırıdır.

9- Namazda bedeni ve elbisesiyle oynamak (etek toplamak, eşarp düzeltmek vb) mekruhtur.

10- Namazı tadil-i erkan ile kılmak farza yakın bir vaciptir. Azamî dikkat gerekir. Ebu Yusuf’a göre farzdır. Riayet edilmemesi halinde namazın yenilenmesi gerekir.

Tadil-i erkan: Rükunları doğru yapmak demektir. Namazda tadil-i erkan ise namazın kıyam, rüku, sücud gibi her bir rüknünün sükunet, vakar ve itminan içinde yerine getirilmesi, acelelilik ve çabukluk gösterilmemesi demektir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:

“İnsan namazını güzelce kılar, rüku ve secdelerini tam ve itidal üzerine yaparsa namaz ona şöyle der; “sen beni nasıl koruduysan Allah da seni korusun.” Şayet namazı kötü kılar rüku ve secdelerini eksik ve noksan yaparsa bu sefer şöyle der; “sen beni nasıl zayi ettin isen Allah da sana öyle yapsın.””

Başka bir hadisinde de: Kılınan namazı son namaz kılar gibi huşu içerisinde kılmayı tavsiye eden Peygamberimiz diğer bir hadisinde de Ebu Hureyre’nin rivayetine göre şöyle sormuşlar. “Size namaz hırsızından haber vereyim mi?” -Ver ya Resulallah. “Namaz hırsızı namazın rükununu, sücudunu noksan yapan, hakkıyla yerine getirmeyen kimsedir.” buyurmuştur.

Bayram ağabey hatıratında mevzu ile ilgili olarak şöyle demektedir: “Üstadımız namazı çok huşû içinde kılardı. Sûreleri okurken tane tane okurdu. Namaza dururken tam huzura vardığında, niyet ederken “Allahu Ekber” dediği zaman bizler arkasında korkardık. Mübalağa olmasın, ahşap bina sarsılırdı.” (Son şahitler cilt-1 sf.410)

Namazın bütün farz, vacip, sünnet, adap ve mekruhlarını burada saymak hiç şüphesiz mümkün değildir. Biz burada daha çok iman ve Kur’an hizmetinin ferdin ruhunda, cemaat ve diğer şahıslardan daha çok intişarına vesile olacak bazı noktalarını tespit ettik. Bu konularda eksiği olanların ilmihalden tamamlamaları büyük bir zarurettir.


11- Namaza dururken ön safa durmalı, yaşlılar var diye geride durmamalıdır. Birinci safa sıkışma imkanı varken, ikinci safta durmak mekruhtur. Hadis-i şeriflerde buyruldu ki:

- En hayırlı saf ilk saftır. Sevabı en az olan da geri saflardır.

İlk safın fazileti bilinseydi oraya geçmek için kur’a çekilirdi.

Namaz kılarken iyilere ilk safta, kötülere de son safta bulunmak nasip olur. (Müslim)

Allah ve melekler ilk safta namaz kılanlara, salat ve selam eder. (İ Ahmet)


12-“Namaz kılanın önünden geçmenin günahını bilen, geçmeyip yüz yıl durmayı tercih eder.” (İbn-i Mâce)

13-Namazı bitiren kardeşler sessizce tesbihatı bekler. Sünnet ile farz, farz ile sünnet arasında konuşmak veya bir şey okumak sünnetin sevabını azaltır. Hatta “sünnet kabul olmaz, tekrar kılmak lazımdır” diyen alimler de vardır.

14-Namazın sonundaki tesbihatlar eksiksiz yapılır ve Kur’an okunur. Üstad hazretleri Cenab-ı Hakk’a vasıl olacak tariklerin en kısa ve en selametlisi olan “acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür” tarikının evradının yapılışını şu şekilde özetler:

“İttiba-ı sünnettir, feraizi işlemek, kebairi terk etmektir. Ve bilhassa namazı tadil-i erkan ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.” (Sözler-502)

Mevzu ile ilgili olarak yine Üstadımız “kardeşlerimizden birisinin namaz tesbihatında tekasül göstermesine binaen dedim: Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediye’dir (ASM). Ve velayet-i Ahmediye’nin (ASM) bir evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür…”

(Kastamonu Lahikası 95-96)


15-Bütün kardeşlerin Kur’an-ı Kerim okumasını öğrenmesi ve tesbihatı ezberlemesi Nur Talebeliğinin en mümeyyiz vasfıdır.

16-Namaz tesbihatını müteakip ders yapılır.

Bayram ağabeyin hatıratından Üstadın sabah derslerine çok ehemmiyet verdiğini saatlerce hatta öğle namazına kadar devam ettiğini, Üstadın akıl, kalp, ruh ve bütün latifelerin derse verilmesini temin için saati ters çevirdiğini ve Zübeyir ağabeyin, vücuduna iğne batırarak dersleri dikkatle takip ettiğini anlatarak Üstadın şu acip ifadesini nakleder: “Evlatlarım bu ders yalnız bizi değil bütün kâinatı alakadar eden bir dersdir. Bu dersi mele-i âlânın sakinleri de dinliyorlar, bu ders çok mühimdir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder